• BÜYÜK • RESIM •

Yaşam sonsuzdur, evren her tarafında yaşamla doludur. Sadece bu evrende değil, aynı zamanda birlikte kozmosu oluşturan trilyonlarca diğer evrende. Ne düşünebilirseniz var. Hala üzerinde yaşayan dinozorları olan gezegenlerden, artık bir gezegene ya da bedene bile ihtiyaç duymayan ve sadece bir grup bilinci olarak sonsuzluk içinde hareket eden çok gelişmiş insan medeniyetlerine.

Her şey Tanrı ile aynı olmayan Yaratıcı, tarafından yaratılır. Her evren için en az bir tane olmak üzere birkaç Tanrı vardır. Bir Tanrı'nın, bu evreni yaratan ve ona bakan bir Yaratıcı ile birlikte evrenin yöneticisi olduğunu söyleyebilirsiniz. Her evrenin kendi doğa yasaları, evrensel yasaları ve kuralları vardır. Evrensel yasalar daima geçerli olan ilahi yasalardır. Bununla birlikte, evrensel kurallar bölge sakinleri tarafından kabul edilmektedir. Bazı önemli evrensel yasalar Çekim Yasası, Zarafet Yasası ve Uyum Yasasıdır. Dahası, evrenimiz Özgür İrade Yasası ile karakterize edilir, bu da herkesin istediklerini yapabileceği anlamına gelir.

Önemli bir evrensel kural Müdahalesizlik Yasası’dır. Bu kural, gerekli olmadığı veya Tanrı'nın emri olmadığı sürece, daha yüksek bir medeniyetin daha düşük bir medeniyetin evrimine müdahale etmediği anlamına gelir. Bu yüzden uzaylı ziyaretçiler, kendilerini bize tanıtmak için topluca yeryüzüne inmezler. Bununla birlikte, gemileri düzenli olarak amatör filmciler ve pilotlar tarafından tespit edilir, çünkü sürekli ziyaretler alırız.

Gezegenimiz kemikler, insan yapımı eserler, peyzaj süslemeleri, ekin çemberleri ve piramitler şeklinde "yüksek köken" ziyaretçi izleri içerir. İlk yabancı ziyaretçiler milyonlarca yıl önce gezegenimize indi ve o zamandan beri gelip gidiyorlar. Mevcut dünya uygarlığı şimdiye kadar var olan üçüncü medeniyettir. Hybornea adlı ilkinden çok az şey biliniyor. Ama Atlantis ve Lemurya'yı
Ruh, evrimi sırasında yüzlerce, bazen binlerce yaşamdan geçer. Her yaşamın amacı, yaşamın yeni yönlerini deneyimlemek ve ondan dersler çıkarmaktır. Her yaşamdan sonra ruh, yaşamın değerlendirildiği cennete geri döner. Ardından, bir sonraki yaşamda hangi derslerin hala öğrenilmesi gerektiğine karar verir. Bunlar çok basit dersler olabilir, ancak yine de bazı ruhlar onları öğrenmek için birçok yaşam sürebilir. Örneğin: sahip olduklarınızı mümkün olduğunca başkalarıyla paylaşın. Bir ruh yeterince öğrendikten sonra, daha da gelişmek için daha yüksek bir boyuta geçer. Ve bu böyle, sonunda kaynak Yaratıcı ile bir olana kadar devam eder. Her gezegenin kendi cenneti vardır. Bizimkine sakinleri tarafından Nirvana denir.

Ne zaman bir ruh reenkarne olursa, o bir "unutkanlık perdesi" içinden geçer. Tekrar cennete dönene kadar hiçbir şey hatırlamaz. Herkesin, onları koruyan ve evrimlerinde mümkün olduğunca onlara yardımcı olan koruyucu bir meleği ve eşlik eden ruh rehberleri vardır. Bu genellikle gün kadar basit değildir, ancak yaratılan incelikli ilham, duygular ve fırsatlarla olur.

Cennetimiz dördüncü boyutta, şu anda hala üçüncü boyutta olan Dünya'nın yakınında. Boyut derken, genellikle Dünya'da kullanılan boyutlar (uzunluk, genişlik, derinlik vb.) değil, enerjinin titreştiği yoğunluk veya frekans demek istiyoruz. Boyut ne kadar yüksek olursa, titreşim o kadar yüksek olur ve her şey daha hafiftir. Evrensel standartlara göre üçüncü boyut ilkel ve ağırdır. Ondan fazla boyut vardır. Cisimlerin insanlar ve hayvanlar gibi bir ruhu yoktur, ama bilinçleri vardır. Yıldızlar, okyanuslar ve kum taneleri, siz ve ben gibi olduklarını da bilirler. Çünkü her şey sadece belirli bir frekansta titreşen enerjidir ve enerjide tam bilinç vardır. Bütün düşünceler, niyetler ve duygular bile biliniyor.

Biz insanların bu tür şeyleri bilmemesi, ilgili bir beyin olmasındandır. Beyin yeni bir yaşamın başında sıfırdan başlar ve bu nedenle her şeyi kendi başına öğrenmek zorundadır. Yani aslında beyin olmadan 'daha iyi' olurduk. Ama sonra da her şeyi biliyor olacaktık ve kendini tekrar tekrar deneyimlemek isteyen bir Yaratıcının niyeti bu değildir.

Her maddenin temelini oluşturan enerji, ışığın enerjisidir. Işık, -biraz farklı bir biçimde- sevgi ile aynı enerjidir. Sonuçta her şey sevgiden başka bir şeyden oluşmuyor ve böylelikle her şey saf sevgi olan Yaratıcı'ın bir parçasıdır. Bu şekilde Yaratıcı kendini sonsuz çeşitlilikte formlar, titreşimler, kokular ve renklerle deneyimler. Bu yüzden "Bir’in Kanunu" çok önemli bir Evrensel Yasa’dır. Bu, her şey birbirinden ayrı görünse de, gerçekte her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğu ve gerçekten Bir olduğu anlamına gelir.

Evrendeki her şey bir fikirden kaynaklandı (Büyük Patlama dediğimiz şey) ve sonunda milyarlarca yıl sonra hepsi Kaynak ile tekrar bir olacak şekilde gelişir. Bir süre dinlendikten sonra yeni bir döngü başlayacaktır.

Tüm yaşam farklı uzunluklardaki döngülerde hareket eder. Bazıları birkaç bin yıl, bazıları milyonlarca yıl sürer. Dünyadaki dört mevsim gibi, her döngünün de kendine özgü bir karakteri vardır. Şu anda içinde yaşadığımız zamanla ilgili olağanüstü olan şey, aynı anda bir sona çizim yapan birden fazla döngü olması. Bu ünlü Maya takviminin gösterdiği gibi 21 Aralık 2012'de "resmen" oldu. Bu tarihte, Balık ve Kova takımyıldızlarına göre Dünya ekseninin konumu ile ilgili olarak Kova çağı başladı. Yeni döngünün farklı karakteri, evrenin merkezi güneşi tarafından yayılan ve tüm yaşamın planını içeren enerjilerden kaynaklanır.

Bu enerjiler bir süredir Dünya'ya ulaşıyor ve gezegenimizdeki yaşam bilincinin yükseldiğinden emin oluyorlar. Bu, gittikçe daha fazla insanın, bu sitede de bulunabilecek her türlü konuda, başka bir deyişle uyanmak için gerçeği keşfetmesine neden oluyor. Bu, dünyanın her yerindeki “sistem”e karşı protestolara ve diğer şeylerin yanı sıra internetteki manevi sitelerde müthiş bir büyümeye dönüşüyor. Bu enerji akışı 2012'nin sonunda zirveye ulaştı ve bu da Dünya'yı yakın gelecekte bir noktada dördüncü boyuta taşıyacak. Bu geçiş evrenin her yerinde gerçekleşir ve önemli bir olaydır, çünkü bir sonraki döngüde çok şey değişecektir. Dünya için bu, bir dualite döngüsünün (bir toplumda iyi ve kötü) sona erdiği ve uyumlu bir çağın başladığı, çoğunlukla beşinci boyutta gerçekleşeceği anlamına gelir. Bu geçişe "Yükseliş" denir.

Dünyamız, tıpkı bizim gibi bir ruh ile yaşayan bir varlıktır. Gelecek Yükselişi özel kılan şey, Toprak Ana'nın eşsiz bir varyant seçmiş olmasıdır. Genellikle başka bir döngüye / boyuta geçiş, yıkıcı doğal afetler şeklinde gezegenin temizlenmesi ile birleştirilir, böylece eski dünyanın küçük kalıntıları ile birlikte yeni bir başlangıç yapılabilir. Ancak Dünya, üzerinde yaşayanlarla birlikte üçüncüden boyuttan beşinci boyuta gitmeyi seçti.

Tüm bir medeniyetle bir anda yükselmek karmaşık bir konudur. Yaşayanların, daha yüksek boyutlarda gelişmek için hem fiziksel hem de ruhsal olarak birçok değişiklik yapması gerekiyor. Bununla ilgili, son derece gelişmiş dünya dışı medeniyetlerin yardımını alıyoruz. Müdahalesizlik Yasası'na mümkün olduğunca saygı duymak, karma olmayan birçok ruhun (örneğin doğrudan Kaynaktan gelen ruhlar, yüksek uygarlıklardan ve daha yüksek boyutlardan gelen ruhlar vb.) Dünya üzerinde enkarne olmasını sağlayan ustaca bir plan hazırlandı. Görevleri ışığı sevgi ve bilgi şeklinde yaymaktı. Kollektif bilinç bu şekilde yükseltiliyor ve kollektif bilinç gerçekliğimizi yarattığından, Yükselişin birçok insan için mümkün olduğu bir durum yaratılmaktadır.

Bütün bu 'saf' ruhlar Tanrı'dan gelen evrensel çağrıya kulak verdiler. Toprak Ana'ya ve kendi ruhsal evrimlerine duydukları sevgiden, kendilerini gönüllü olarak sundular. Bu ruhların birçoğu, fiziksel olarak bu tür sert ve yavaş bir dünyayı deneyimlediklerinde pişman oldular. (fiziksel bir vücuda sahip olmak, bu ruhların çoğuna yeniydi!). Bazıları düştü, ama çoğu devam etti, bu yüzden Yükseliş süreci şimdi tam hızda.

Bu konuda bize yardım etmek için gelen yabancı uygarlıklar, DNA'mızın ayarlanması, doğal afetlerin kısıtlanması, bilginin sunulması ve militan seçkinlerin muhafazası yoluyla uzayın bir tür Birleşmiş Milletler'i olarak birleşti. Bu organizasyona "Galaktik Işık Federasyonu" denir. Bu uluslar, yalnızca ruhsal olarak önümüzde değil, örneğin telepatik olarak iletişim kurmaları ve düşünce gücüyle bir şeyler yaratmalarıyla teknolojik olarak da öndeler. Kara operasyon devresi (hükümetlerimizden gelen gizli projeler) bu tekniklerin bazılarıyla zaten daha düşük seviyede çalışmasına rağmen, bilim adamlarımızın sadece hayal edebilecekleri şeyleri onlar yapabilir. Bu, demateryalizasyon, uzay ve zaman yolculuğunun da mümkün olduğu boyutlararası seyahat, yerçekimi karşıtı teknikler, canlı robotlar ve canlı fener gemileri, örneğin yiyecek veya itici gücün havadan vb. oluşturulabileceği enerji üzerinde tam kontrol gibi konularla ilgilidir.

Ancak, geçtiğimiz on yıllarda uzaylıların medeniyetimize müdahalesinin tek nedeni İlahi Yükseliş Planı değildi. Gezegenimizi erken ölümden kurtarmak da gerekliydi. Eğer yöneticilerimize bağlı olsaydı, 2012 yılını bile başaramazdık. Dünya, uygarlığımızın tüm barış ve sessizlikte gelişmesi için Galaktik Federasyon tarafından her zaman uzaktan izlendi. Ancak geçen yüzyılın yarısında bize olan ilgileri büyük ölçüde arttı. O zamanlar, tıpkı Toprak Ana gibi, insanlığın gezegeni yok etmekle meşgul olduğu hız karşısında şok oldular. Özellikle Amerikalılar tarafından iki nükleer bombanın Japonya'ya düşürülmesi, tüm Samanyolu boyunca bir şok dalgası gönderdi. Fakat aynı zamanda savaş, petrolün toplanması, orman tahribatı ve sanayileşme yoluyla gezegenin yağmalanması kirletilmesi ve yıkıma uğratılması, Dünya'nın yardım almadan hayatta kalamayacağını fark etmesini sağladı.

Tanrı yardım çağrısını duydu ve kararname ile doğal gelişimimizi en az rahatsız edecek şekilde bize yardımcı olmaları için yüksek medeniyetlere izin verdi. Bu kararnamenin uygulanmasında şu anda en aktif katılımcı olan medeniyetler, çoğunlukla mesafe ve köken (ve dolayısıyla görünüm) açısından bize en yakın olanlardır. Onlar Arcturus, Sirius ve Pleiades gibi yıldızların etrafındaki gezegenlerden ve aylardan gelirler. Galaktik Federasyonun yaklaşık %40'ı insandır, geri kalanı diğer ırklardan ve ışık varlıklarından oluşur.

Evrende Dünyaya "Terra", "Gaia" veya (özellikle geçmişte) "Shan" da denir ve var olan en güzel gezegenlerden biridir. Dünyadaki çoğu bilim insanının düşündüğünden çok daha yaşlıdır, çünkü o yüz milyarlarca yıllık bir gaz fazını da biliyordu.

Dünya tıpkı diğer gezegenler ve aylarınki gibi içi oyuktur. Yerkabuğu yaklaşık 700 mil kalınlığındadır ve yerçekimi bu kabuktadır. Dünyanın dışından içerisine giden bazı tüneller vardır. Kabukta her iki kutup üzerinde de, uydu fotoğraflarında görünen (asla halka açık olmayan) yüzlerce kilometre büyüklüğünde, yuvarlak açıklık vardır. Bizim gezegenimizde de Venüs ve Satürn gibi çoğu gezegenin içinde yaşam vardır. Dünyanın iç kısmında Agartha adı verilen oldukça gelişmiş bir medeniyet yaşar. Bu eski ulus yabancı uygarlıklarla temas halinde ve tamamen doğa ile uyum içindedir. Yüzeyde uzun süredir yok olan mamutlar ve kılıç dişi kaplanlar gibi birçok hayvan türü burada hala yaşıyor.

Agartha ağı, Dünya'nın kabuğunda bulunan yüzün üzerinde uydu şehri de dahil olmak üzere medeniyetlerin ve farklı bir çok varlığın bir eritme potasıdır. Bunların arasında, Atlantis ve Lemuria gibi, yüzeyde yaşayan ilk antik uygarlıklar tarafından kurulan şehirler var. Orada yaşayan, türümüzden çok daha uzun, 12 feet (3.6576m) yüksekliğe kadar insan türleri vardır. Ayrıca Agarthalılar bizden çok daha uzun yaşarlar , 10.000 yaşından büyük olabilirler.

Dünyanın boyutu, hızlı dönüşün merkezkaç kuvveti nedeniyle son 200 milyon yılda büyük ölçüde arttı. Geçmişte şu anki boyutunun sadece dörtte biriydi ve hala yılda birkaç inç büyüyor. Bu nedenle, yerçekimi geçmişte daha azdı ve bu, şuan tartışmasız kemik kırıkları, kalp problemleri ve hızlı hareketlerden doğan kas yırtıklarından muzdarip olabilecek çok büyük dinozorların dolaşmasını sağladı.

Dünya nüfusu (dışarıdan), yabancı uygarlıklar ve 'iç komşularımız' tarafından şaşkınlık ve kavrayamayışın bir karışımıyla bakılıyor. Bir yandan sanatçılar, müzisyenler ve zanaatkarların gösterdiği gibi her türlü güzel şeyler yapabiliyoruz. Ama diğer taraftan, kendi türümüze karşı bile son derece acımasız ve dikkatsiz olabiliyoruz! Paranın çok fazla güce sahip olduğu ve serbest enerjinin hala sivil topluma nüfuz etmediği tek medeniyetiz. İkincisi bizim hatamız değil, çünkü mükemmel çalışan sıfır nokta cihazlarını tanıtmak isteyen Nikola Tesla gibi birçok mucit, Dünya'daki yöneticiler tarafından susturuldu.

Evrende sayısız renkte birçok insan türü bulunur. Bizim türümüz, homo sapiens, 200.000 yıl önce yerli insanlar ve negatif uzaylı ziyaretçilerin genetik deneylerinin sonucudur. Tarih boyunca uzaylı ziyaretçiler tarafından çok fazla genetik müdahalenin doğrudan nesnesi olduğumuz için, şimdi 20'den fazla yabancı türün DNA'sına sahibiz. Sadece insansı uzaylılardan değil, aynı zamanda “Gri uzaylılar”, reptilianlar (sürüngenler), kedigiller ve diğer türlerden de. Bundan dolayı, DNA'mız şimdi 'asil' olarak kabul edilmektedir.

DNA'nın çalışması bilimimiz tarafından zar zor anlaşılmaktadır. DNA etrafımızdaki her türlü enerji ile sürekli iletişim kurar. Bir yandan DNA, maddeye şekil veren enerjiyi belirler. Öte yandan bir DNA-dizisi ortamının enerjisine duyarlıdır. Böylece pozitif enerji yayarak kendinizi ve çevrenizdeki her şeyi daha mutlu ve sağlıklı hale getirebilirsiniz. DNA'nın kollektif bilinç üzerinde doğrudan etkisi vardır ve daha önce de belirtildiği gibi kollektif bilincimiz gerçeğimizi yaratır. Bütün maddeler belli bir frekansta titreşen ışık enerjisidir. Bu enerjide tam bilinç vardır ve madde DNA veya insan beyni tarafından bu şekilde etkilenebilir. Katı madde olarak gördüğümüz bir şey, bir taş gibi, gerçekte belli bir titreşimdeki ışık enerjisidir. Bu nedenle bilim adamlarına göre moleküller, atomlar, elektronlar ve hatta daha küçük parçacıklardan sonra geriye ışıktan başka 'hiçbir şey' kalmıyor.

Aslında şunu söyleyebilirsiniz: madde = enerji = ışık = sevgi = bilinç = ruhlar = Tanrı = her şey. Dolayısıyla Bir'in Yasası! :)

Kolektif bilince, gezegeni çevreleyen ve içinde her şeyin bilindiği bir alan olarak bakabilirsiniz. Düşünceler, niyetler, bilgi ve duygular gibi gezegendeki tüm insan enerjisinin toplamıdır. Ona uyan dünyayı yaratır. Bilinçli olarak yaratılan düşünceler ve duygulardan etkilenebilir.

Bütün bu konular yüksek medeniyetler için çok basit. Dünyada durum böyle değil, çoğunlukla elitler suçlanıyor.

'Elit' kelimesini duyunca çoğu insan, kendilerini süslü partiler ve at yarışı ile eğlendiren bir grup zengin insan düşünür, ancak bu tamamen farklı bir şeydir. Gerçek elit, en azından kendisini 'illuminati' ("aydınlanmış") olarak adlandıran kısım, son derece zengin Rockefeller, Rothschild, Warburg, Bruce, De Medici, Windsor gibi 13 siyonist ailenin çekirdeğinden oluşur. Bush, Ford, Roosevelt, Agnelli, Kuhn, Loeb, Montgomery, Morgan, Schiff vb. Ayrıca güç arzusu için onları çevreleyen Henry Kissinger, Dick Cheney, Donald Rumsfeld, Bill Gates, Hillary Clinton, Warren Buffet vb. bir sürü insan var. Birlikte dünyadaki tüm gücü ve parayı pratik olarak kontrol ediyorlar. Vatikan, Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası, NSA, CIA, NASA, Bilderberg, Thule, Skull & Bones ve diğerleri gibi sayısız organizasyon yürütüyorlar.

Yüzlerce yıldır illuminati, onları küçük adımlarla getirecek "Yeni Dünya Düzeni" olarak adlandırılan gizli bir gündem üzerinde çalışıyorlar. İnsan yaşamına hiçbir saygıları yoktur ve iliklerine kadar yozlaşmışlardır. Bu ailelerin soyları Babil dönemine kadar uzanıyor ve sürekli kendi aralarında evlenerek bu çizgileri mümkün olduğunca saf tutuyorlar. Aynı zamanda dünyanın en güçlü örgütü olan Masonluğu da oluştururlar.

Kökenleri insan değil, uzaylıdır. 4.000 yıldan uzun bir süre önce bir grup reptilian, Dünya'yı görünmeyen fethetme planlarına başladı. Evrende barışçıl reptilian medeniyetleri de var, ama bunlar negatif olanlardı. Bu acımasız ırk, insanları yalnızca yiyecek olarak görür ve cinsel isteklerini giderir. Üçüncü ve dördüncü boyutta yaşarlar. Bir insanın korktuğunda yaydığı enerji, onlar tarafından bir zayıflık olarak kabul edilir. Her türlü melez (insan / reptilian) formda da olduğu gibi zihinsel ve fiziksel olarak çok güçlü varlıklardır. Genellikle şekil değiştirme sanatını bilirler ve aralarında değişim yapabilecekleri hem insan hem de sürüngen DNA paketini taşırlar. Onlar bu evrendeki en olumsuz varlıklardır, insan standartlarına göre son derece kötü ve vicdansızdırlar.

Eylemleri çoğunlukla gözümüzden uzak tutulur, çünkü kendilerini genellikle yeraltı şehirlerinin derinliklerinde saklarlar (Agartha ağının bir parçası değildir!). Reptilianlar binlerce yaşında olmalarına rağmen, şimdiye kadar en saf olanları Dünya'da yok oldu. Bunun nedeni, onların düşük titreşiminin, gezegenimizin Yükseliş'e doğru koşarken artan titreşimiyle baş edememesidir . Ancak, geride hala Griler gibi melezler ve diğer negatif uzaylılar kalmıştır.

Yıllar boyunca illuminatinin eylemlerini kim incelerse, arkalarında olanın gerçekten bir insan olamayacağı hissine kapılır. Çalışmaları arasında dünya savaşları ve 11 Eylül gibi "terörist" saldırılar yaratılması, nüfusun kimyasal püskürtme (chemtrails), zehirleyici ilaçlar, McDonald's ve KFC gibi kanserojen gıdalar aracılığıyla hastalanması, gizli toplantılar, insan avı, kan ritüelleri, çocuk istismarıyla dolu seks partileri düzenlenmesi, iyi niyetli politikacıların ve hatta pop sanatçılarının öldürülmesi yer alıyor. Dünya tarihinde meydana gelen hemen hemen tüm kötü şeylere, nihayetinde bu grubun sebep olduğu söylenebilir.

Negatif uzaylıların etkisi azalmış olabilir, ancak Dünya'ya yerleştirdikleri güç sistemi hala ayakta. Gerçeklerin ortaya çıkmasını önlemek için her şeyi yapmaya istekli olan gizli servislerden çok uluslu şirketlere kadar milyonlarca çalışan tarafından korunmaktadır.

Şimdi, bunların hepsiyle ilgili mucizevi olan şey nedir? Her şeyin bu şekilde planlanmasıdır. Bu döngüde Dünya’nın, etrafımızdaki medeniyetlerden karantinaya alınan bir tür hapishane gezegen olması gerekiyordu. Burası her türlü negatif karmanın çözülebildiği, sorunlarının giderilmesi için negatif ruhların gönderildiği ve diğer ruhların dualite yaşayabileceği bir yer, çünkü bir ruh bundan çok şey öğrenir. Böylece, belirli bir derecede tüm bu karanlık güçlerin, Balık Döngüsü bitene kadar devam etmelerine izin verildi.

Ve o an neredeyse geldi, çünkü yakında Altın Çağ başlayacak. Bu bir sevgi, uyum ve tam bilinç zamanıdır. Diğer galaktik medeniyetler ve ruhlar, örneğin ölen sevdiklerimizle temas, Agartha'yı veya güneş sistemimizin dışındaki gezegenleri ziyaret etmek gibi çok yaygın olacak. O zamana kadar illuminati bu değişiklikleri önlemek için her şeyi yapacak ancak bu boşuna olacaktır, çünkü evrensel döngüler kimse tarafından durdurulamaz. Onlar Tanrı'nın iradesidir ... ve yapılacaktır.